(22 HAZİRAN - 02 TEMMUZ 2023)
İspanyaaa’da yağmur, her yer çaaamur (My Fair Lady filminden). Çocukluğumda izlediğim bu siyah beyaz film sayesinde, ilk yabancı ülke benim için İspanya idi. Bu tekerlemeyi ne zaman kendi kendime söylesem, kimse de anlamaz zaten; ben de kimseye anlatma zahmetine girmem; lakin çok hoşuma gider. İspanyaaa'da yağmur, her yer çaaaaamur diye diye İspanya tatiline hazırlandım. Çok severim İspanya'yı; Barcelona, Madrid, Endülüs bölgesi yani Granada, Cadiz, Sevilla, Cordoba, Malaga buraları gördüm. Ama buraları ne zaman yazarım bilemiyorum, pandemi öncesiydi ve daha önce gezdiğim yerleri yazmak biraz daha zor geliyor bana. Belki bir gün….
Bu sefer Bask Bölgesi ve San Sebastian’ı gezeceğiz. Aslında bu gezinin mimarı, tasarımcısı sevgili arkadaşımız Altan. Amma velakin kendisi konuk yazar olarak bile yazmak istemediği için bendeniz kaleme alacağım. Zaten Endülüs turunu da Ebru, Altan ve sevgili eşim Yüksel ile beraber tamamlamıştık. Aynı ekip ile yola devam.
İspanya’da idari açıdan 17 özerk bölge vardır. Biz bu gezide Madrid, Aragon, Navarra, Pas Vasco, La Rioja, Cantabria, Castilla Lion, ezcümle Kuzey İspanya'yı dolaşıyoruz.
Bu gezimize Madrid'den başladık. Hedefimiz Zaragoza, San Sebastian, Bilboa idi ama yolda çok yere uğradık. Hepsini sırayla yazıyorum. Hadi başlayalım :
YENİ BİR ŞEY ÖĞRENELİM
Bu çizdiğimiz rotanın büyük bir kısmında shell logosuna rastlıyorsunuz o da Camino yürüyüşü denen bir hac yürüyüşünün rotasını gösteren bir sembol olup benzin istasyonu ile bir ilgisi yoktur. Orta çağda hacılar deniz kabuklarını, içerisinde birşeyler yemek için kullanırlarmış, daha sonra anısına sembol olarak bu işaret kullanılmaya başlanmış. Camino yürüyüşü nedir derseniz:
Camino de Santiago (Latince: Peregrinatio Compostellana, Galiçyaca: Camiño de Santiago), ayrıca İngilizce olarak St. James Yolu, St. James'in Way, St. James's Rotası, St. James's Güzergâhı, Santiago de Compostela Yolu, ve Santiago Yolu olarak da bilinir, hacılık yolları olarak da bilinen bir güzergâhtır. İspanya'nın kuzeyindeki Galiçya'da, azizlerin medfun bulunduğu Santiago de Compostela Katedrali'ndeki Zebedi oğlu Yakup tapınağına giden, kutsal yollar olarak bilinen hac yollarından herhangi birinin adıdır. 1993 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.
NERELERDE KALINIR Madrid - Hostal Esparteros gecesi 120 EUR
Zaragoza - Hotel Avenida gecesi 80 EUR
Vitoria-Gasteiz - Kora Green City-Aparthotel Passivhous gecesi 100 EUR
Donastia - Casual de las Olas San Sebastian gecesi 190 EUR
Bilbao - Zazpikaleak by Staynnapartments gecesi 80 EUR
Valladolid - Hotel Olid, gecesi 180 EUR
Avila - Hotel Arco San Vicente, gecesi 100 EUR
NE YENİR, NE İÇİLİR
Madrid’te Chocolateria San Gines’te churros deneyin.
Tinto de Verona için Sangria yerine.
San Sebastian, La Vina'da San Sebastian keki
San Sebastian, Bergara Bar'da pinchos, karidesli olan muhteşem
La Mafia, İtalyan mutfağı ama görürseniz deneyin
MADRİD
Madrid’e ilk gelişimiz değil. Bu sefer biraz rahat takılmak istedik, çünkü tüm müzeleri bir önceki gelişimizde gezmiştik… Bol bol tinto de verano içip, parklarda sızdık. Zaten Madrid'e ikinci gelişim ve ikinci kez LGBT onur yürüyüşüne denk geldik. Oldukça kalabalık idi.
Sangria turistler için olan bir içeçek, İspanyollar tinto de verano içiyorlar. Size şunu söyleyeyim benim daha çok hoşuma gitti tinto, şekeri daha az. Mutlaka deneyiniz.
Ayrıca Madrid için ayrı bir yazı yazmam gerekir, şu anki sadece başlangıç rotamız diye düşünün. Yoksa müzeleri ile yeme içme yerleri ile ayrı bir yazı konusudur kendisi.
Puerta del Sol (Güneşin kapısı)
Ne yalan söyleyeyim sıradan bir meydan işte. Ayı ve kocayemiş ağacı heykelinden başka da bir şey yok. Ama yolunuz her türlü oradan geçiyor.
Mercado de San Miguel
Tapas cenneti. Aslında bu mercadolardan sadece Madrid’te değil, gittiğimiz her şehirde rastladık. İçine girdiğiniz zaman küçük küçük büfelerden oluşan, herbiri ise farklı farklı tapasların satıldığı büyük marketler. İçlerinde Mercado de San Miguel en pahalısı idi…
Plaza Mayor (Büyük Meydan)
İşte oturması en zevkli meydan, sevdim burayı. Bu meydan Kral III. Felibe tarafından yaptırılmış. Boğa güreşleri, engizisyon mahkemelerinin yapıldığı bu meydanda kralın heykeli bulunuyor.
GUADALAJARA (Kastilya-La Mancha Bölgesi)
Madrid’ten araba kiraladıktan sonra ilk durağımız Guadalajara. Tam öğlen vakti idi ve Palacio del Infantado’nun kapanmasına yarım saat vardı… Acele acele gezerek yolumuza devam ettik.
Palacio del Infantado, 15.yy dan kalma Isabelline mimari tarzının bir örneği olan bu saray Infantado Dükleri’ne aitti.
ATIENZA
Atienza Guadalajara ilinin sınırları içinde olan bir köydür. Köye girer girmez ressamları görmeye başlıyorsunuz. Bu köyün manzarasını resmediyorlar ve satışa sunuyorlar. Biraz tepede yer alan bu köy, tarihi dokusunu hiç kaybetmemiş. Çok hoş ortamı olan bir kasaba. Mutlaka buraya uğrayın.
DAROCA
Zaragoza'ya giderken Daroca'ya da uğradık. Daroca Aragon özerk bölgesine bağlı, Zaragoza ilinin bir ilçesi. 862-1141 yılları arasında Araplar'ın hüküm sürdüğü Daroca'ya girdiğiniz andan itibaren bunu anlayabiliyorsunuz. mimarisinde Arabic izlere rastlayabiliyorsunuz. Geçerseniz uğrayın derim, güzel bir yer.
ANENTO
Kalbim Anento'da kaldı. Çok sevimli bir yer ama asıl beni etkileyen, uzaktan kasabanın kalesini görüyorsunuz. Bu kaleye doğru yürüyünce bir avlu var ve bu avluda verilen müzik dinletisi çok hoşumuza gitti. Bu kasabaya mutlaka uğrayın es geçmeyin benim çok hoşuma gitti. 2004 nüfus sayımı 198 kişi, konuyla alakasız gözükebilir ama bu gezdiğimiz yerlerde nüfus çok az, onun için her yer insanın gözüne güzel geliyor.
ZARAGOZA
Ve geldik Zaragoza'ya. Aragon bölgesinin başkenti. Sevdim ben burayı.. Tüm İspanya'yı çok sevdiğim için devamlı çok sevdim çok sevdim diye yazacağım sanırım. Ebro nehrinin ve kollarının arasında yer alan bu şehrin gezilecek birçok yeri var, burada bir gece kalmanızı tavsiye ederim.
Başta mutlaka Aljaferia Sarayı'nı görmeniz lazım, küçük bir El Hamra..
La Seo Katedrali ve Basilica del Pilar mutlaka görülesi binalar. Unesco Dünya Mirasları listesinde bu yapılar. Basilica del Pilar'ın tavanında Goya'nın yapmış olduğu freski görebilirsiniz.
Zaragoza aynı zamanda Goya'nın doğduğu, ilk resimlerini yaptığı şehirdir. Goya'nın La Magdalena meydanında bir resim müzesi var. Goya iç savaşın çalkantılı dönemlerinde bunalıma girer ve daha sonra Kara Resimler diye de adlandırılacak olan bir dizi karamsar resimler çizer. İşte bu resimlerin eskizlerinden oluşan bir bölüm ile Goya'nın beyninin dehlizlerinde geziyorsunuz.
Üstten başlayıp gezmiş olduğunuz galerinin zemin katına geldiğiniz zaman söz etmeden geçemeyeceğim; ressam Roberto Fabelo'nun resimlerinden oluşan sergiyi gezdik. Siz gittiğinizde yerinde durur mu durmaz mı bilemem ama bu ressamı bir kenara not alın ve eğer gittiğiniz zaman İspanya'da sergisi var ise mutlaka gidin derim. İşte size onun galerisinden en çok hoşuma giden parçası, Sueno de Goya (Goya'nın rüyası).
PAMPLONA
Pamplona, Navarra özerk bölgesinin başkenti. 6-14 Temmuz tarihleri arasında kutlanan San Fermin Festivali nam-ı diğer meşhur boğa koşusunun yapıldığı şehir Pamplona.
Bir kere mutlaka sanki bu festivale katılmışsınız gibi fotoğraf çekimi yapan dükkanlara dalın ve bir hatıra fotoğrafı çektirin. Size yırtık tişört, şapka, fular verip sizi doldurulmuş boğaların önüne atıp fotonuzu çekiyorlar.
VITORIA GASTEIZ
Evet geldik Bask bölgesine. Geceyi Vitoria Gasteiz'de geçirdik. Sabah erken kahvaltımızı yapmadan önce şehri dolaştık. Bu bölgede yaşayan insanları Baskça "fasulye yiyenler" anlamına gelen "Babazorros" olarak çağırırlarmış. Yeşil bir şehir, zaten 2012 yılında Avrupa'nın yeşil başkenti seçilmiş.
Aşağıdaki en sağdaki fotoğraftan anlaşılacağı üzere 2023 yılında gerçekleşen Vitoria Gazteiz-San Sebastian Fransız bisiklet turunun rotalarından biri idi.
LEINTZ GATZAGA
Çok ama çok güzel bir köy, sanki orta çağlardan fırlamış gibi. Etrafındaki tuz madenlerinden dolayı kurulmuş bir köy burası. Yine Bask bölgesindeyiz.
Onati ve Zumarraga'dan geçerek Ordizia'ya uğruyoruz.
ORDIZIA
Çok hoşuma giden kareleri paylaşıyorum, uğrayın buraya.
TOLOSA
Bask bölgesinde San Sebastian'ın güneyinde bir kasaba. Geçmişken uğranabilir de uğranmayabilir de... Size bırakıyorum
SAN SEBASTIAN
İşte geldik sonunda. Ah bu ne lezzet, bu ne zerafet, bu ne keyif. Bayıldımmm. Bir kere burada en az iki gün kalmanız lazım. Madem geldiniz pahalı diye kalmadan geçmeyin sakın. Çünkü akşam bir Pintxos barından bir bara, bir pinchos'dan diğerine kendinizi bırakın. Bırakın kendinizi, San Sebastian zaten sizi gideceğiniz yere götürüyor. Sakın tek bir barda takılıp kalmayın, bir beyaz şarap, bir pinchos, sonra diğer bara. Her bir Pintxos Bar'ın kendine özgü pinchosları var, biri peynir ve sebzeye ağırlık vermişken, biri deniz ürünleri, biri kaz ciğeri vs vs... Gilda (hamsi turşusu) denemeden dönmeyin.
Pinchos ekmek üzerinde servis edilen atıştırmalık, Tapas ise küçük meze tabakları ile servis edilen atıştırmalık. Bu fark neymiş San Sebastian'da anladım.
Sonra pinchoslarla servis edilen beyaz şarapları var Rioja bölgesine özel Txakoli...
Çok güzel uzun kumsalı var mutlaka okyanusa girin, kendinizi dalgalara bırakın.
İlk San Sebastian kekinin yapıldığı yer olan La Vİna'da bir San Sebastian cheese keki yiyin. Çok lezzetli, daha çok peynir var gibi ve sanırım aşırı talepten ılık servis ediliyor.
San Sebastian’dan yolumuz Bilboa ama hangi köyleri gördük söyleyeyim:
Getaria
Deba
Mutriku
Aulesti
Ve nereye uğradık biliyor musunuz, benim için büyük sürpriz oldu.
GERNIKA LUMO - Casco Historico
Picasso tarafından 1937 yılında yapılan ünlü Guernica anıtsal tablosunu yaparken esinlendiği üzücü olayın vuku bulduğu yer. İspanya iç savaşı sırasında Nazi Almanyası’na ait 28 bombardıman uçağı 26 Nisan 1937 günü Guernica şehrini bombalar. Taş taş üzerinde kalmaz. Çok sayıda sivil hayatını kaybeder. Bu olayı anlatan müze aşağıdadır.
BİLBAO
Bask Bölgesi'nin en yoğun nüfusa sahip olduğu, sanayi şehri Bilbao oldukça canlı bir şehir. Nervion Nehri boyunca yerleşmiş, bir liman şehridir aynı zamanda. Tarihi dokusu, canlılığı, ortasından geçen nehir ile oldukça hoş bir havası var. Fakat buranın pinçoları San Sebastian kadar lezzetli değil, onu söylemem lazım.
Casco Viejo, eski şehri mutlaka yürüyerek gezin, kanallar üzerindeki köprülerde fotoğraflar çekin, güneşin batışı çok güzel.
Vizcaya Bridge (Gondola Bridge)
Arabayla ve ya yaya olarak Nervion Nehri üzerinde bir beşik gibi sizi taşıyan bu gondol ile bir kasabadan diğerine geçebilirsiniz. Bu köprü Unesco tarafından dünya mirası listesine alınmıştır.
Guggenheim Müzesi
Guggenheim Müzesi'ne gitmezseniz Bilbao'ya gittin demeyin, bu kadar net söylüyorum.
Kıvrım kıvrım gemiye benzeyen bu yapı bir modern sanat müzesidir. Mimar Frank Gehry tarafından tasarlanmıştır, tam dört yıl sürmüştür yapımı. Sizi kapıda çiçeklerle kaplı köpecik Puppy karşılıyor.
Casco Viejo
Şehrin tarihi bölgesi, eski tren garını görün, tarih dokusunu size doya doya hissettiren sokaklarında gezin, bira için, şarap için.. Mercado de la Ribera, Avrupa'nın en büyük kapalı çarşısı olduğu söylenen marketi gezin. Bu marketin içerisinde de küçük küçük piços büfeleri var, biz yemeğimizi burada yedik.
Santillana del Mar
Santander'i geçtik çok farklı birşey görmediğimiz için durmadık. İşte yine benim çok sevdiğim bir ortaçağ kasabası; Santillana del Mar, Kantabria otonom bölgesine bağlı belediyesi.
Playe de Comillos
İnce ince kumlardan oluşan Comillos Plajı, ah hava rüzgarlı olmasaydı da girseydik denize… İşte sonsuzluk gibi gelen plajdan bir görüntü:
El Capricho De Gaudi, Comillos
Verin plaja sırtınızı, yukarı doğru tepeden ağrı çıktınız mı ver elini ünlü mimar Gaudi’nin El Capricho’su. Ev tamamlanamadan bir yıl önce ölen zengin ev sahibi Maxime Diaz de Quijano’nun yaz kullanımı için 1883-1885 yılları arasında inşa edilmiş. Gaudi’nin erken çalışmalarının harika bir örneği. Bir masal diyarından fırlamış gibi. İçinden bir yerden bir masal kahramanı fırlayacakmış hissi veriyor. Minik minik ay çiçeği seramiklerinden oluşan dış yapısı mıdır nedir bilemem ama Gaudi’nin tüm eserlerinde insanı neşelendiren bir yan var.
Valladolid
Cabuerniga-Sopena’dan geçerek (taş evlerden oluşan sakin bir köy) Valladolid’e ulaştık. Kastilya ve Leon Özerk Bölgesinin başkenti. Müze haline gelen, İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in evini ziyaret edebilirsiniz. Plaza Mayor de Valladolid ise büyük, eğlenceli klasik bir İspanyol meydanı. Cadde ve sokaklardaki heykeller çok hoşuma gitti.
Villalpando
Zamora, Kastilya ve Leon ilinde bulunan Villalpando’da 15 dakikalık bir mola verdik. Eskiden tuzlaları Salinas de Villalpando ile ünlü olan bu kasabadan tarihi bir görüntü:
Zamora
Benavente’den geçerek Zamora’ya ulaştık. Duero Irmağı kıyısında dolan şehir Portekiz sınırında yer alıyor. Romalılara ait pek çok kilise ve katedral bulunuyor. Tarihi güzel bir şehir. Benim hoşuma gitti. Yolunuz uğrarsa buralara, mutlaka Zamora’ya uğrayın derim.
Salamanca
Ve geldik Salamanca, öğrencilerin diyarı. Tarihi ama bir o kadar canlı Salamanca’nın tarihi eski bölgesi Unesco tarafından Dünya Miras Listesine kabul edilmiş. İspanya’nın “altın şehri” olarak bilinen Salamanca mimari açıdan tam bir görsel şov. Gözünüzü binalardan alamıyorsunuz. La Casa de las Conchas‘ı (deniz kabuklarının evi), Plaza Mayor’u, Üniversite binasını hayran hayran seyrediyorsunuz.
Universidad de Salamanca ülkenin ilk üniversitesi olma özelliğini taşıyor.
Kastilya Leon özerk bölgesinde yer alan şehir Tormes Nehri kıyısında yer alıyor. İşte bu güzel şehrin fotoğrafları…
Avilla
Bu şehirde Kastilya Leon özerk bölgesinde yer alıyor. 1117 metre olan rakımı ile İspanya’nın en yüksek il merkezidir ki şehrin dört bir yanı ortaçağdan kalma tarihi surlarla kaplıdır. Pek tabii ki Unesco tarafından Dünya Mirası ilan edilmiştir. Orta çağın sonlarına doğru şehrin merkezindeki kiliseye hacı olmak için geliniyordu. Kilisenin yakınında Aziz Teresa’nın yaşadığı ev duruyor.
THE END
Madrid’e sadece 115 km uzak olan Avilla şehrine ve Salamanca’ya mutlaka gelin derim. Sadece Madrid gezisi yapsanız bile bir gününüzü bu iki şehre ayırabilirsiniz.
Şimdi bu yazımı size Madrid şenlikleri diyebileceğim LGBT farkındalık yaratma yürüyüşünden fotoğraflarla kapatmak istiyorum.
Bu yazıyı yazmam çok uzun sürdü, hakkımda çok konuştu sevgili arkadaşlarım, ama çok uzun da bir geziydi… Biz çok eğlendik, bir nebze olsun ilham olabilirsek ne mutlu bize. Sevgiyle kalın, ayağınızın tozu hiç eksilmesin...
Çok güzel yazmışsın, yeniden gezmiş gibi olduk